Şefaat ve Adalet

Categories: Genel

Şefaatin varlığı adaletin gereğidir. Hukuk sistemlerinde her zaman mazeretler ve hafifletici sebebler ceza miktarının tayininde etkili olur. Adam öldürene kısas tatbik edilir. Fakat bazen ölen en az öldüren kadar suçlu olur. O zaman af ve diyet ile adalet sağlanır. Nefsi müdafaa ve başka tahrik edici sebeblerde olduğu gibi.

*Şefaat, vacib olan bir şeyin yapılmamasını istemektir. Fetih. (İ. Abidin 8. Cilt, 162. Sh.)

***O gün amellerin tartılması haktır. Kimin tartıları (ameli) ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin tartıları (ameli) hafif gelirse, işte onlar da ayetlerimize haksızlık etmelerinden ötürü kendilerini ziyana sokanlardır. (A’raf: 8.- 9.)

Sevabı günahından fazla olan kimse Allah’ın adaletinde iyilikleri fazla olduğu için cennetliktir. El hükmü lil ekser. Günahı sevabından fazla olan kimse günahındaki fazlalık kadar cezayı haketmiştir. Ancak burada, şefaat ile kulun kurtulma imkanı vardır. Kimi şefaat ile kurtulur, kimi mahrum kalır. Burada elbette Allah’ın adaletine muvafık ölçüler vardır.

Şefaat, Allah’ın izin vermesiyle ve izin verdiği kimseler aracılığı ile yapılır. Nebiler, veliler, alimler, şehidler, melekler şefaat eder.

Cenabı Hak, Kur’an’da şu iki zümreye şefaat edilmeyeceğini bildiriyor. Zalim ve Hain!

***Zalimlerin ne dostu, ne de sözü dinlenir şefaatçisi vardır. (Mü’min: 18.)

***Hainlerin savunucusu olma. (Nisa: 105.) (Nisa: 107.)

Bu ayetlerden sonra kimse zalim ve haine şefaat edemez.

Bu iki zümre dışında imanlı ölenler Allah’ın izniyle şefaate nail olabilirler.

Günahkar insan bir cihetten zulüm ve ihanet içindedir. Bu sebeble ona şefaat yoktur denmez. Çünkü rivayetler bunun aksini göstermektedir.

***Enes bin Malik’den (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şefaatim kıyamet gününde ümmetimin büyük günah işleyenleri için olacaktır.” (Tirmizi- Kıyamet 4. Cilt, 245. Sh.) (Ebu Davud- Sünnet, İbn-i Mace- Zühd) (Taberani- Mu’cemü’s- Sagir 1. Cilt, 416. Sh.)

*Ahirete adaletli ve vefalı git. Zulüm ve ihanetten uzak dur.

Sadık ol, hain olma. Adil ol, zalim olma.

Azab sana sağdan gelse sadık ve vefalı Ebu Bekir şefaat eder.

Azab sana soldan gelse adaletli Ömer şefaat eder.

Fasıklardan birine hidayetin gelmesi ve diğerinin mahrum kalması da aynı hakikatle izah edilir. Hidayete eren kimse, duruşu düzgün olan, karakteri sağlam olan veya makbul bir sıfatı olan kimsedir. Mahrum kalan kimsenin ise ya hainliği vardır ya zalimliği.

*Şefaat ve hidayetin sebebi olan şeyleri Allah açıklamadı ki insanın son ümidi de ümidsizliğe dönüşmesin. Herkeste bir umud ışığı her zaman var olsun.

*Şefaat asla torpil değildir. Adam kayırmak değildir. İyiliklerde payı olan, çorbada tuzu bulunan sofraya çağırılır. Yemekten, nimetten pay alır. Noksan da olsa, hatalı da olsa!

Taşın altına elini koyan, Müslümanın derdini dert edinen, onların haliyle hemhal olan kimseleri lakayd, liyakatsız, vurdumduymaz, bencil ve tembel adamlardan ayıran, tefrik eden hakikat şefaattir. Adaletin ve vefanın gereğidir.

*Hidayette adam kayırma olmadığı gibi şefaatte de adam kayırma yoktur.

Bir iyiliğinden veya bir güzel sıfatından dolayı Allah insana hidayet verir.

Bir iyiliğinden veya bir güzel sıfatından dolayı Allah insana şefaatçi birini gönderir.

Çorbada tuzu bulunana şefaat edilir.

Hidayete erenlerin çoğunlukla cömert olduğu tesbit edilmiş.

Şehidlik ve şefaatte de cömert olanlar daha şanslı olsa gerek.

(Cevher İnci Altın)

Abdullah ÖZTÜRK

Bir Cevap Yazın