Satın almak için  SUR Tel: 0507 410 82 49

Bu eser, Kur’ani kavramları alfabetik sırayla düzenleyerek, Kur’an’ın muhtevası hakkında az bir zaman içinde çok bilgi sahibi olmak isteyenler için hazırlanmıştır. Başlıklarda bazen Kur’ani kavramlar esas alınmış bazen de mana bütünlüğünü bozmamak için Kur’ani manalar üzerinden ayetler bir araya getirilmiştir.

Aynı zamanda tefsir okuma kılavuzu olarak da okuyucuya hizmet eden bu kitaptaki kavramlar, kişiye ayet mealini okutturarak, tefsirine bakma ihtiyacını hissettirir.

Gayemiz, okuyucunun Kur’an’a genel manada bir bakış açısı kazanmasını sağlamak ve Kur’an’da geçen meseleleri daha kolay anlamasına vesile olmaktır.

Arapçası yazılan ayetler, tilaveti çok latif olan, ezberlenmesi kolay olan ve okuyana haz veren ayetlerdir. Bu ayetler de kitaba eklendi ki okuyucu bunları tesbit etsin ve istifade etsin.

HÜCCET’TEN SEÇMELER

*O, eşsiz bir kitabtır. Ne önünden, ne de arkasından onu boşa çıkaracak bir söz gelmez. (Fussilet: 41.- 42.)

*Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Eğer (o) Allah’dan başkası tarafından olsaydı, onda bir çok tutarsızlık bulurlardı. (Nisa: 82.)

*De ki: “Andolsun insanlar ve cinler, bu Kur’an’ın benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine yardımcı da olsalar, benzerini getiremezler. (İsra: 88.)

*Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitab olarak indirdi. (Zümer: 23.)

Ahiretin dehşeti : Peki inkar ederseniz, çocukları aksaçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz? (Müzzemmil: 17.)

Ahiretin dehşeti : İşte o günde kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. (Abese: 34.- 35.- 36.)

Ahiretin dehşeti : Ey insanlar! Rabbinizden korkun. Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. (Lokman: 33.)

Cehennem azabı : Onlar şüphesiz o gün Rab’lerini görmekten mahrumdurlar. Sonra onlar cehenneme girerler. (Mutaffifin: 15.- 16.)

Cehennem azabı : Şüphesiz suçlular cehennem azabında ebedi kalacaklar, zira kendilerinden azab hiç hafifletilmeyecektir. Onlar azab içinde, kurtuluştan ümit keserler. (Zuhruf: 74.- 75.) (Bakara: 86.)

Cehennem azabı : Azgınlar orada çağlar boyu kalırlar, orada bir serinlik yada bir içimlik meşrubat tadmazlar, ancak dünyada yaptıklarına uygun karşılık olarak kaynar bir su ve irin tadarlar. (Nebe: 23.- 26.’ya).

Cehennem azabı : O gün cehennem ateşine itilip atılırlarda “İşte yalanladığınız ateş budur.” denilir. Girin oraya, sabretseniz de, sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Şüphesiz yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız. (Tur: 11.- 16.’ya)

Cehennem azabı : Diliyle çekiştiren, kaş ve gözüyle işaretler yapıp alay eden ve başkalarını ayıplamayı ve servet biriktirip onu saymayı adet edinenlerin vay haline! O, malının kendisini ebedi kılacağını mı zanneder? Hayır! Andolsun o, Hutame’ye atılır. Hutame’nin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Allah’ın, tutuşturulmuş yandıkça tırmanıp kalblerin ta üstüne çıkan ateşidir. Onlar bu ateşin içinde sütunlara bağlanmışlar ve o vaziyette kapılar üzerlerine kapatılmıştır. (Hümeze: 1.- 9.’a)

Cehennem azabı : Ayetlerimize inanmayanları ateşe sokacağız. Azabı iyice tatsınlar diye, derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz. (Nisa: 56.)

Cehennem azabı : Ateş yüzlerini yakar da dudakları kasılarak, dişleri sırıtıp kalır. (Mü’minun: 104.)

Cehennem azabı : Şaki olanlar, cehennemdedirler. Orada öyle bir soluk alıp verişleri var ki! (Hud: 106.)

Cehennem azabı : Onlar için bir inleme ve soluma vardır. Ve onlar orada azabın dehşeti içinde hiç bir şey işitmezler. (Enbiya: 100.)

Cehennem azabı : Kendisine irinden bir su içirilir; Onu yutmağa çalışır, bir türlü boğazından geçiremez. Ölüm ona her taraftan gelirde, bir türlü ölmez. Onun ardındanda ağır bir azab vardır. (İbrahim: 16.- 17.) (Sad: 57.)

Cehennem azabı : Zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, duvarları kendilerini kuşatmıştır. Eğer (susuzluktan) feryad edip yardım isteseler erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir. O, ne kötü içecek ve ne kötü dayanma yeridir. (Kehf: 29.)

Cehennem azabı : Onlar için yemek yoktur, ancak onlara, gıda vermeyen, açlığıda gidermeyen kuru dikenden yapılan bir yiyecek verilir. (Gaşiye: 6.- 7.)

Cehennem azabı : Zakkum ağacı, günahkarların yemeğidir. Tıpkı erimiş madenler gibi karınlarda kaynar. Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra üstüne kaynar su dökün! (Duhan: 43.- 50.’ye)

Cehennem azabı : O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. Tomurcukları, şeytanların başları gibidir. Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır. Sonra onların, bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır. Sonra dönüşleri elbette cehennemedir. (Saffat: 64.- 68.’e) (Sad: 55.- 64.’e)

Cehennem azabı : Onlar için cehennemden (ateşten) bir döşek ve üstlerinde de (yine ateşten) örtüler vardır. (A’raf: 41.) (Zümer: 16.)

Cehennem azabı : O günde azab, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): “Yaptıklarınızın cezasını tadın!” diyecektir. (Ankebut: 55.)

Cehennem azabı : Gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş kaplamaktadır. (İbrahim: 50.)

Cehennem azabı : Kafirlere ateşten elbiseler kesildi. Başlarının üzerinden kaynar su dökülür. Onunla karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. Onlar için demir kamçılarda vardır. Oradan (o) gamdan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve: “Yangın azabını tadın!” (denilir). (Hacc: 19.- 22.’ye)

Cehennem azabı : Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, önce sıcak suya sürüklenecekler sonra ateşte yakılacaklardır. (Mü’min: 71.- 72.)

Cehennem azabı : Haydi yalanladığınız (azab) a gidin! Üç dallı bir gölgeye gidin. Ki ne gölgelendirir, ne de alevden korur. O, kızıl saray gibi kıvılcım saçar. Onun kıvılcımı sanki kızıl deve gibidir. (Mürselat: 29.- 33.’e)

Cehennem ehlinin yardım için Allah’a (c.c.) seslenmeleri : “Rabb’imiz, bizi buradan çıkar. Eğer bir daha dönersek artık biz gerçekten zalimleriz.” Buyurdu ki: “Sinin orada, benimle konuşmayın!” (Mü’minun: 107.- 108.)

Cehennem ehlinin yardım için cehennem bekçilerine seslenmeleri : Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: “Rabb’inize dua edinde hiç değilse bir gün, bizden azabı biraz hafifletsin!” (Bekçiler) dediler ki: “Elçileriniz size açık deliller getirmezler miydi?” “Evet (getirirlerdi)” dediler. (Bekçiler): “Öyle ise yalvarın. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır.” dediler. (Mü’min: 49.- 50.)

Cehennem ehlinin yardım için cennet ehline seslenmeleri : Cehennem halkı, cennet halkına: “Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan birazda bizim üzerimize akıtın.” diye seslendiler. (Onlarda) dediler ki: “Allah, bu ikisini kafirlere haram kılmıştır.” (A’raf: 50.)

Cehennem ehlinin yardım için Malik’e seslenmeleri : “Ey Malik! Rabb’in bizim işimizi bitirsin!” diye seslenirler. Malik’de: “Siz hep böyle kalacaksınız!” der. (Zuhruf: 77.)

Cennet ehlinin durumu : Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parlayacaktır. (Onlar) Rab’lerine bakacaklar (O’nu görecekler) dir. (Kıyamet: 22.- 23.)

Cennet ehlinin durumu : Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti. Allah’ın rızası ise hepsinden daha büyüktür. İşte en büyük kurtuluş da budur. (Tevbe: 72.)

Cennet ehlinin durumu : “Biz bir daha ölmeyecek miyiz” der. Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azabada uğratılmayacağız ha? Şüphesiz bu, en büyük bir kurtuluştur. Çalışanlar bunun için çalışsın. (Saffat: 58.- 61.’e)

Cennet ehlinin durumu : Orada onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. (Hicr: 48.)

Cennet ehlinin durumu : O (Rab) ki bizi, lütfu ile durulacak yurda (Daru’l-Mukame) kondurdu. Orada bize ne bir yorgunluk, ne de bir bıkkınlık gelir. (Fatır: 35.)

Cennet ehlinin durumu : O en büyük korku, onları asla tasalandırmaz. (Enbiya: 103.)

Cennet ehlinin durumu : Onların göğüslerindeki kini çıkarıp atmışızdır; kardeşler olarak koltuklar üzerinde karşılıklı oturur (sohbet eder)ler. (Hicr: 47.)

Cennet ehlinin durumu : O gün cennet halkı, bir iş içinde eğlenirler. Onlar ve eşleri gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır. Orada onlar için meyveler ve istedikleri her şey vardır. Rahim Rab’lerinden bir de, sözle selam (vardır). (Yasin: 55.- 58.’e)

Cennet ehlinin durumu : Onların oradaki duası: “Allah’ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!” (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise “Selam” dır. Dualarının sonu da: “Alemlerin Rabb’i olan Allah’a hamdolsun.” sözleridir. (Yunus: 10.)

Cennet ehlinin durumu : İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar halkın en hayırlısıdır. Onların Rab’leri katındaki mükafatları, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden razı olmuş, onlarda Allah’dan razı olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabb’inden korkan, O’na saygı gösterenler içindir. (Beyyine: 7.- 8.)

Duada icabet : Kullarım, sana benden sorar(lar)sa (bilsinler ki): Ben (onlara) yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına icabet ederim. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. (Bakara: 186.)

Gaflet : Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir. (Haşr: 19.)

Gaflet : Allah’ı unuttular, O’da onları unuttu. Şüphesiz ki münafıklar, fasıkların ta kendileridir. (Tevbe: 67.)

Gaflet : Ve (onlara şöyle) denildi: “Siz bu güne kavuşacağınızı nasıl unutmuşsanız biz de bu gün sizi unuttuk! Yeriniz ateştir. Hiç bir yardımcınızda yoktur!” (Casiye: 34.) (A’raf: 51.)

Gaflet : (Allah) buyurur ki: “Sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de sen öylece unutulursun!” (Taha: 126.)

Hidayetin mahiyeti : De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayeti kabul ederse, ancak kendi nefsi için hidayete ermiş olur. Kim dalalete düşerse o da, kendi aleyhine dalalete düşmüş olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim.” (Yunus: 108.) (İsra: 15.) (Zümer: 41.) (Neml: 92)

Hidayette olanlar : Ve onlar derler ki: “Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah’a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler.” (A’raf: 43.)

Kafir : Kim Allah’ı, meleklerini, kitablarını, rasullerini ve ahiret gününü inkar ederse o, uzak bir sapıklığa düşmüştür. (Nisa: 136.)

Kafirlerin affedilmesini dilemek : Akraba bile olsalar, cehennemin halkı oldukları belli olduktan sonra müşrikler için mağfiret dilemek; ne peygamberin, ne de inananların yapacağı bir iş değildir. (Tevbe: 113.- 114.)

Kafirlerin affedilme ihtimali : Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı büyüklük taslayanlara gelince, deve iğne deliğinden geçinceye kadar, onlara gök kapıları açılmayacaktır. İşte biz, günahkarları böyle cezalandırırız. (A’raf: 40.)

Kafirlerin amellerini Allah boşa çıkarmıştır : Kafirlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah, onların amellerini boşa çıkarmıştır. Bunun sebebi, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah’da onların amellerini boşa çıkarmıştır. (Muhammed: 8.- 9.- 1.)

Kafirler canlıların en kötüsüdür : Allah katında yeryüzünde yürüyenlerin en şerlisi kafirlerdir. Artık onlar inanmazlar. (Enfal: 55.)

Kafirleri dost edinmek : Mü’minler, inananları bırakıp, kafirleri dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir dostluğu kalmaz. Ancak onlardan korunmanız başka. (Al-i İmran: 28.)

Kafirlerin dünyada nimetlenmeleri : Kafirler ise dünyada zevklenirler, hayvanların yediği gibi yerler, onların yeri ateştir. (Muhammed: 12.)

Kafirlerin dünyada nimetlenmeleri : Kafirlerin, öyle, şehirlerde gezip dolaşması seni aldatmasın. Bu, az bir geçimdir. Sonra gidecekleri yer cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası. (Al-i İmran: 196.- 197.)

Kafirlerin dünyada nimetlenmeleri : İnsanların bir tek inkarcı ümmet olması mahzuru bulunmasaydı, kafirlerin evlerini ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık. Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da gümüşten yapardık. Ve onları altın zinetlere boğardık. Ahiret nimeti ise, Rabb’inin katında, Allah’ın azabından korkup rahmetine sığınanlara mahsustur. (Zuhruf: 33.- 34.- 35.)

Kafirler, inkar etmek için “Biz atalarımızın dinine tabiyiz.” derler (muhafazakar kafir) : “Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz.” dediler. (Zuhruf: 22.- 23.- 24.) (Maide: 104.) (Lokman: 21.) (A’raf: 23.) (Bakara: 170.) (Lokman: 21.)

Kafirler, inkar etmek için “Bu ayetler eskilerin masallarıdır.” derler (yenilikçi kafir) : Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: “Öncekilerin masalları!” der. (Kalem: 15.) (Mutaffifin: 13.) (Furkan: 5.) (Ahkaf: 17.- 11.) (Enfal: 31.) (Nahl: 24.) (Mü’minun: 83.)

Kafirlerin nedameti : Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Rasul’e itaat etseydik.” derler. (Ahzab: 66.)

Kafirlerin nedameti : Bir zaman gelir ki kafirler: “Keşke biz de müslüman olsaydık.” diye arzu ederler. (Hicr: 2.)

Kibirliler : Kibirlenerek bana ibadet etmeyenler, aşağılanarak cehenneme gireceklerdir. (Mü’min: 60.)

Mü’minlerin vasıfları : Mü’minler kurtuluşa ermişlerdir.

Onlar ki namazlarını huşu içinde kılarlar.

Onlar ki boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.

Onlar ki zekatlarını verirler.

Onlar ki iffetlerini (namuslarını) korurlar.

Ancak zevcelerine ve sahip oldukları cariyelerine karşı tutumları hariçtir ki, ondan kınanmazlar. Kim bunun ötesini ararsa, işte onlar haddi aşanlardır.

Onlar ki emanetlerine ve ahitlerine (sözlerine) riayet ederler.

Onlar ki namazlarını korurlar (namazlarında devamlıdırlar).

Firdevs Cennetine girecek olanlar bunlardır ve orada ebedi kalırlar. (Mü’minun: 1.- 11.’e)

Münafıkların ahiretteki durumu : Şüphesiz ki; münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Onlar için hiç bir yardımcı bulamazsın. (Nisa: 145.)

Münafıkların ahiretteki durumu : Allah münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kafirlere cehennem ateşini va’detmiştir, onlar orada ebedi kalacaklardır. (Tevbe: 68.)

Münafıkların ahiretteki durumu : Münafık erkeklerle münafık kadınların, mü’minlere, “Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım.” diyeceği günde kendilerine, “Arkanıza dönün de bir ışık arayın!” denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında da azab olan bir sur çekilir. (Hadid: 13.)

Münafıkların ahirette mü’minlere seslenmesi : Münafıklar onlara, “Biz sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. Mü’minler de derler ki, “Evet ama siz kendi canınızı yaktınız, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah’ın emri gelip çattı! (Hadid: 14.)

Namazdan men’eden (yasaklayan) : Namaz kılan kulu bundan men’edeni gördün mü? Ya o (engellenen kul) hidayet üzere ise; ya da takvayı emrediyorsa! O, acaba kendisini Allah’ın görmekte olduğunu bilmedi mi? Hayır yapmakta olduğu kötü davranışlardan vazgeçmezse derhal alnından yakalar cehenneme atarız. Şüphesiz o, yalancı, günahkar bir alın! O, hemen gidip yardımcılarını çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız. (Alak: 9.- 18.’e)

Ölüm (Mevt) : De ki: “Sizin, kendisinden kaçtığınız ölüm, sizi mutlaka bulacaktır. Sonra gaybı da, görünen alemi de bilen (Allah)’a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cum’a: 8.)

Ölüm (Mevt) : Ölüm sarhoşluğu (Sekerat-ı mevt) gerçekten gelir de: “İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir.” denir. (Kaf: 19.)

Ölüm (Mevt) : Hele can boğaza dayandığı zaman, o vakit siz bakar durursunuz. O anda biz ona sizden daha yakınız, fakat göremezsiniz. (Vakıa: 83.- 84.- 85.)

Ölüm (Mevt) : De ki: “Üzerinize vekil edilen ölüm meleği, canınızı alır, sonra Rabb’inize döndürülürsünüz.” (Secde: 11.) (En’am: 61.) (A’raf: 37.)

Ölüm (Mevt) : Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak? (Muhammed: 27.)

Ölüm (Mevt) : Melekler, o kafirlerin yüzlerine ve sırtlarına vura vura ve “Tadın bakalım cehennem azabını!” diyerek canlarını alırken hallerini bir görmeliydin. (Enfal: 50.) (En’am: 93.)

Ölüm (Mevt) : Andolsun (kafirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara ve (mü’minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara. (Naziat: 1.- 2.)

Şeytanın hilesi : Şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. (En’am: 121.)

Şeytanların mahiyeti : Ey Ademoğulları, şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de bir belaya düşürmesin! O ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanların dostları yaptık. (A’raf: 27.)

Şeytanların zarar verdiği kimseler : Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler. Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. (Şuara: 221.- 222.- 223.)

Şeytanların zarar verdiği kimseler : (Allah, böyle yapar ki) şeytanın attığını, kalblerinde hastalık olanlar ve kalbleri katılaşanlar için bir fitne yapsın. (Hacc: 53.)

Şeytanların zarar verdiği kimseler : Kim Rahman’ın zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse ona, bir şeytanı arkadaş veririz ve o şeytan artık onun ayrılmaz dostudur. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar da onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. (Zuhruf: 36.- 39.’a)

Şeytanların zarar verdiği kimseler : Şeytan onları istila etmiş, onlara Allah’ı anmayı unutturmuştur. Onlar şeytanın taraftarlarıdır. Şüphesiz ki şeytanın taraftarları kaybedecektir. (Mücadele: 19.)

Şeytanların zarar verdiği kimseler : O beni, bana gelen zikirden saptırdı. Zaten şeytan, insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakır. (Furkan: 29.)

Şeytanların zarar veremediği kimseler : Onun, iman edenler ve Rab’lerine tevekkül edenler üzerinde bir gücü yoktur. Onun gücü, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a şirk koşanlaradır. (Nahl: 99.- 100.)

Şeytanların zarar veremediği kimseler : Benim halis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur. Sen ancak sana uyan azgınlar(ı azdırabilirsin). (Hicr: 42.)

Şeytanların zarar veremediği kimseler : Ancak içlerinden kendilerine ihlas verilen kulların hariç. (Benim azdırmam, onları etkilemez.) (Hicr: 40.)

Takvanın faydaları : Ey iman edenler! Allah’dan korkarsanız, O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. (Enfal: 29.)

Takvanın faydaları : Kim Allah’dan korkarsa (Allah) ona bir çıkış (yolu) yaratır. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. (Talak: 2.- 3.)

Takvanın faydaları : Kim Allah’dan korkarsa (Allah) ona işinde bir kolaylık yaratır. (Talak: 4.)

Takvanın faydaları : Kim Allah’dan korkarsa (Allah) onun kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür. (Talak: 5.)

Takvanın faydaları : Allah’dan korkun ki size merhamet edilsin. (Hucurat: 10.)

 Takvanın faydaları : Eğer o beldelerin ahalisi iman edip takva içinde olsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. (A’raf: 96.)

Takvanın fazileti : Allah katında en üstün olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah, Alim’dir (bilendir), Habir’dir (her şeyden haberdardır). (Hucurat: 13.)

Takva sahiblerinin akıbeti : Güzel sonuç, akıbet takva sahiplerinindir. (A’raf: 128.) (Kasas: 83.) (Hud: 49.) (Taha: 132.)

Takva sahiblerinin akıbeti : Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını güzellikle alırken: “Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennete.” derler. (Nahl: 32.)

Takva sahiblerinin akıbeti : Müttakiler, emin bir makamdadır. Cennetlerde ve pınarbaşlarındadırlar. Karşılıklı oturarak, ince ipekten ve parlak atlastan giyerler, biz onları, ayrıca iri gözlü hurilerle evlendiririz, canlarının çektiği her meyveyi isterler. Orada ilk ölümden başka bir ölüm tadmazlar. (Duhan: 51.- 56.’ya) (Kamer: 54.)

Takva sahiblerinin akıbeti : Allah, takva sahiplerini kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir kötülük dokunmaz. Onlar mahzun da olmazlar. (Zümer: 61.)

Takva sahiblerinin vasıfları : Geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi. Mallarında dilenci ve yoksul için bir hak vardır. (Zariyat: 17.- 18.- 19.)

Takva sahiblerinin vasıfları : Onlar ki, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanları affederler. Allah muhsinleri sever. (Al-i İmran: 134.)

Takva sahiblerinin vasıfları : Onlar, bir kötülük yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayarak günahlarının bağışlanmasını dilerler. (Al-i İmran: 135.)

Takva sahiblerinin vasıfları : Onlar, yaptıklarında bile bile, ısrar etmezler. (Al-i İmran: 135.)

Tevbesi kabul edilenler : Allah, iman edip salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, lütfundan onlara fazlasını verir. (Şura: 26.) (Tevbe: 104.)

Tevbesi kabul edilenler : Allah’ın kabul edeceği tevbe, ancak cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah, Alim’dir, Hakim’dir. (Nisa: 17.) (Nahl: 119.)

Tevbesi kabul edilenler : Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’dan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. (Nisa: 110.)

Tevbesi kabul edilenler : Onlar bir kötülük yaptıkları, yada nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları da Allah’dan başka kim bağışlayabilir? Ve onlar, yaptıklarında bile bile, ısrar etmezler. (Al-i İmran: 135.)

Tevbesi kabul edilenler : Şüphesiz ki ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi çok bağışlayıcıyım. (Taha: 82.) (Bakara: 160.) (Maide: 74.)

Tevbesi kabul edilenlerin vasıfları : Kim de tevbe edip salih amel işlerse, şüphesiz ki o, Allah’a tevbesi kabul edilmiş olarak döner. Onlar ki; yalan yere şahidlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler. Kendilerine Rab’lerinin ayetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar. (Furkan: 71.- 76.’ya)

Tevbesi kabul edilmeyenler : Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da nihayet ölüm gelip çatınca: “Ben şimdi tevbe ettim.” diyenlerin ve kafir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. Onlar için acı bir azab hazırlamışızdır. (Nisa: 18.)

Tevbesi kabul edilmeyenler : İnkar edip Allah yolundan alıkoyanları ve sonra da kafir olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz. (Muhammed: 34.)

Tevbesi kabul edilmeyenler : Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başka herşeyi dilediğine bağışlar. (Nisa: 116.- 48.)

Tevbesi kabul edilmeyenler : Doğrusu, imanlarından sonra inkar edenler, sonra inkarlarını artıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir. (Al-i İmran: 90.)

Zan : Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Şüphesiz, kulak, göz ve gönül bunların hepsi o (yaptığı)ndan sorumludur. (İsra: 36.)

Bir Cevap Yazın