Dünya Nimetlerinin Mahiyeti

Categories: Genel

*Allahu Teala (c.c.) şöyle buyuruyor: “Sizin yanınızda bulunan tükenir. Allah’ın yanında bulunan ise kalıcıdır.” (Nahl: 96.)

*Allahu Teala (c.c.) şöyle buyuruyor: “Biz onları senelerce nimet içinde yaşatsak da, sonra kendilerine vaad edilen şey (azab) onlara gelse, içinde yaşatıldıkları onca nimet, onlara hiç bir fayda sağlamazdı.” (Şuara: 205.- 206.- 207.)

*İnsan geçmiş ömrüne dönüp baktığında ne aldığı lezzetler ona tad veriyor, ne de çektiği acılar ona elem veriyor. Tam aksine lezzetli günlerin hasreti elem veriyor. Acı günlerin bitmesi lezzet veriyor. İki elini kaldırıp baktığında elinde hiçbir şey göremiyor. Yetmiş yaşındaki ihtiyar da yirmi yaşındaki genç de aynı şeyleri görüyor. Dünya nimetleri olarak elinde kalan hiçbir şey yok. Bir ömür gitmiş fakat sana hiç bir şey bırakmamış. Lezzetler de, acılar da geçmişte kaldı. Şu anda sana kalan sadece bir hiç. Geçmişten kalan hatıraların varsa da onların bir kısmı ahirette zararına olacak hatalardan ve günahlardan ibaret. O halde dünyaya aldanmadan ahirete yönelenler, gerçek mutluluğu kazanacak olanlardır.

Dünyadaki ahval: İbn-i Ömer’den (r.a.), Rasulullah (s.a.v.) omuzumdan tutup şöyle buyurdu: “Dünyada bir yabancı ya da bir yolcu gibi ol! Kendini kabre girmişlerden say.” (Buhari, Tirmizi, İbn-i Mace, Müsned) (Camiü’s- Sagir 3. Cilt, 140. Sh.) (Cem’ul- Fevaid 5. Cilt, 316. Sh.)

*Dünyada yolcu olduğunu unutan, mukim gibi yaşayan kimse her zaman tedirginlik içindedir. Bir gün sonlanacak bir düzen kurduğu için mutlu olamaz, rahat edemez. Gelecek olan, onu tedirgin eder. Lezzet alması, huzur bulması mümkün olmaz. Tek çareyi düşünmemekte ve sarhoşlukta bulur. Gaflet çukuruna kafasını gömer. Hazırlıksız yakalanır ve götürülür.

Dünyadaki ahval: Muaz’dan (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Süslü yaşamaktan sakının. Çünkü Allah’ın gerçek kulları süslü yaşamazlar.” (Müsned) (Camiü’s- Sagir 2. Cilt, 138. Sh.)

Dünyadaki ahval: Abdullah bin Mes’ud’dan (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ölümü ve (toprak altında) çürümeyi hatırlayın. Ahireti isteyen dünya hayatının süsünü terk eder.” (Tirmizi- Kıyamet 4. Cilt, 260. Sh.) (Ahmed b. Hanbel- Müsned) (Taberani- Mu’cemü’s- Sagir 1. Cilt, 468. Sh.)

*Ahireti istemek, hasret dolu bir iştiyakın ve imani hassasiyetin tezahürüdür. Bu ahval içinde olan kimse, dünyaya karşı soğukluk hisseder. Dünyadan soğuyan insan ise bu fani alemin süslerinden ve zinetlerinden uzak durur. Süslemek özenmekten gelir. İnsan sevmediği şeye özenmez. Dünyanın süslerini seven kimse dünyayı seviyor demektir. Dünyayı seven ahireti isteyemez. Çünkü insan, sevdiğinden ayrılmak istemez. İslam tarihine baktığımızda liyakatsiz süslü sultanların saltanatları sırasında ehil olmamalarından kaynaklanan kabahatlerini müşahede ediyoruz. Adil sultanların ise sade ve mütevazi bir hayat yaşadıklarına şahid oluyoruz.

Dünyadaki ahval: İbn-i Amr’dan (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.” (Beyhaki- Sünen) (Camiü’s- Sagir 1. Cilt, 335. Sh.- Hadis No: 1201.)

Dünyadaki ahval: Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. (Mesnevi-i Nuriye, Habbe, 173. Sh.)

Dünyanın mahiyeti: Şu dar-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dar-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükafat yeri değildir. (2. Lem’a, 2. Nükte)

*Dünya hayatında, gayemiz eğlence ve lezzet değil gayret ve emek olmalı. Gayemiz gayret, amacımız hizmet olmalı. Zira bir seneye kadar ev yapması gereken kimse, seneyi yatarak, eğlenerek geçirirse mutlu olamaz. Sermayesi zayi olur. Ancak evi inşa edip neticesine bakınca huzur bulur.

Dünyanın mahiyeti: Amal-i salihanın ücretleri, meyveleri, nurları; berzahda, ahirettedir. (Kastamonu Lahikası)

*İnsanın ölümü ve kabre konmasıyla mükafat ve mücazat başlar ve ahirette de devam eder. Yani çok uzak değil belki bir gün kadar yakın. Eğer ölüm sana bugün gelirse bu akşam ya ücretleri almaya başlayacaksın veya azabla tanışacaksın. Evet, eğer ölüm sana bugün gelirse tek başına gelmeyecek, arkasından nimet ve azabı da beraberinde getirecek ve bil ki bu akşam ya ücretleri ve lezzetleri almaya başlayacaksın veya azab ve işkencelerle geçecek olan şekavetli kabir hayatınla yine bu gece tanışacaksın. Namaz kılarken, sadaka verirken veya bir günahı terk ederek sabrederken insan zanneder ki; bu hizmetinin mükafatı çok uzak bir zamanın sonunda kendisine verilir. Halbuki, eğer ölüm ona o gün gelecekse, ücret ve mükafat hemen kabre konmasının ardından başlayacaktır. Fısk ve gaflet bataklığına düşmüş bir adam da zanneder ki; ceza ve azab onun için çok uzaklarda. Halbuki eğer o gün ölecekse hemen o gün içinde azabı başlayacak. İman zaafı ve gaflet, insanların bu hakikati anlamasına çoğu zaman mani olur.

Dünyanın mahiyeti: İbn-i Ömer’den (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünya mü’minin zindanı, kafirin cennetidir.” (Müslim, Tirmizi, İbn-i Mace, Müsned) (Camiü’s- Sagir, 2. Cilt, 401. Sh.)

*Müminin cennetteki hayatına kıyas edilirse dünyadaki hayatı zindan hükmündedir. Kafirin de cehennemdeki hayatına kıyas edilirse dünyadaki hayatı cennet hayatı gibidir. Yoksa mümin dünyada da kafirden daha çok lezzet alır. Huzurlu ve mutlu bir hayat sürer.

Dünyanın mahiyeti: Müsher bin Sa’d’dan (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünyanın Allah katında sivrisinek kanadı kadar kıymeti olsa idi, kafire ondan bir yudum su içirmezdi.” (Tirmizi- Zühd 4. Cilt, 162. Sh.- Hadis No: 2422.)

Dünyanın mahiyeti: Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünya mel’un; Zikrullah’dan, Allah’ın beğendiği amelden, alimden ve müteallimden (ilim öğrenenden) başka dünyada bulunan her şey mel’undur.” (Tirmizi- Zühd 4. Cilt, 163.- 164. Sh.- Hadis No: 2424.) (İbn-i Mace- Zühd 10. Cilt, 380.- 381. Sh.- Hadis No: 4112.)

*Zikrullah, Allah’ın beğendiği amel, alim ve müteallim. Bunların hepsi ders ve sohbetlerde bulunur. Gayrısı ise lanetlenmiştir ki; nasıl insana mutluluk versin, nasıl huzur kazandırsın.

Dünyanın mahiyeti: Abdullah İbnu’ş-Şihhir’den (r.a.) rivayetle, “Rasulullah (s.a.v.) “El-hâkumu-ttekâśur” suresini okurken yanına geldim. Bana: “Ademoğlu, malım malım der. Halbuki ademoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sadaka verip gönderdiğinden başka kendisinin olan neyi var?” buyurdu.” (Müslim- Zühd 2. Cilt, 628.- 629. Sh.) (Tirmizi- Kur’an Tefsiri Tekasür 5. Cilt, 462. Sh.- Hadis No: 3574.) (Nesai- Vesaya 2. Cilt, 665. Sh.)

*Mide bir avuç kap. Yığıp biriktirdiğin malın hiçbir zaman midene sığmayacak. Sana yetecek olan mal, mideni dolduracağın, üstüne giyeceğin ve tasadduk edeceğin kadardır. Gerisini ölümle terk edersin ve mirasçılarına bırakırsın. Şu anda o malın bekçisinden başka bir şey değilsin. Eğer dünyada gözünü doyuracak kadar mal arıyorsan bu asla mümkün olmayacaktır.

(Hulasa isimli kitaptan)

Abdullah ÖZTÜRK

Bir Cevap Yazın