Depremi önlemek ayrı şey, etkisini azaltmak ayrı şey. Burada bir demogoji yapılmaktadır.
*Everest dağı yüksekliği 9 km iken, yer altındaki kökü 125 km.dir. Dağların olması deprem olmayacak anlamına gelmez fakat önemli ölçüde etkisini azaltır. Dağlar olmasaydı depremler 7 değil 17 şiddetinde olurdu.
İzoztesi: Dağların yer kabuğunun dengesini sağlamasına denir.
Dağlar sabittir ve depremin şiddetini azaltır. Dağın yerin altındaki kökleri görünen kısmından on kat daha büyüktür. Hazineli kazıklar gibidir. Dağların sabit olması, bulundukları kara parçasının da sabit olması anlamına gelmez. Bir şeyin sabit olması içinde bulunduğu herşeyin hareketsiz olduğu anlamına gelmez. Dağlar sabit o halde karalar, dünya, güneş sistemi, uzay sabittir demek akla ziyan hezeyandır.
*Dağlar depremi önlemez diyen zındığa cevap:
Nahl, Enbiya, Lokman suresinde ayetlerin -konumuzla ilgili- ortak vurgusu “yerküresinin hareketiyle insanları sarsmaması için, yeryüzüne sabit dağların konulmasıdır.”
Bu ayetlerin asıl Arapça metninde, dağlar -“cibal” olarak değil-, “Revasi” sözcüğüyle ifade edilmiştir. “sarsıntı”yı ifade eden kelime ise “Meyd” kökünden gelen -Made-Yemidu- “Temidu” fiilidir.
Revasi kelimesi, “Resv” veya “Rüssuv” kökünden gelen “er-Rasi” kelimesinin çoğuludur; bir yerde sabit olmak, bir baskı unsuru olmak, bir yere yerleşmek manasına gelir. Genel bir vasfı olması haysiyetiyle dağlar için kullanılmıştır. (Taberi, Razi, İbn Aşur, Nahl, 16/15. ayetinin tefsiri)
Hamdi Yazır’ın aşağıdaki açıklaması da bu gerçeği desteklemektedir: “Halbuki onları yaratan biz, o yeryüzünde kendilerini sarsacak diye ağır baskılar yaptık. Yani gökten ayırdığımız ve üzerinde kendilerine sudan hayat verdiğimiz insanları, yerküresi hareketiyle çalkalayıp sıkıntıya sokmasın, sakin olacak yer bulsunlar diye o yeryüzünde suya karşılık sulb oturaklı kıt’alar (Omurgaları derinliklere gömülmüş parçalar yani:) dağlar meydana getirdik. Bir düşünmeli ki, yeryüzü, sıvı bir halde kalsaydı ve yer hareket ettikçe insanlar çalkanıp dursaydı ne büyük sıkıntı olurdu. Toprak kütlesinin yaratılması ve dağların kazık gibi oturtulması ile, bu sıkıntı bertaraf edilip yeryüzü, insanların yaşaması için oturulabilir bir hale getirildi.” (Enbiya, 31. ayetin tefsiri).
Amme (Nebe) sûresinin 7. ayetinde yer alan “Dağları direkler yaptık” mealindeki cümleyi tefsir eden Bediüzzaman, mecaz penceresinden ayetin manasını birkaç yönden açıklamaya çalışması, ayetin değişik gerçeklere işaret ettiğini göstermektedir: Dünyanın dağları vasıtasıyla adeta ufuklarla bitişik olduğunu göstermesi, yerküresine bir çadır görünümünü kazandırmıştır. Özellikle çadırlarda yaşayan veya öyle bir hayatı tasavvur edebilen kimseler eğer edebi sanat zevkine sahip ise, dağları yer küresi çadırının birer direk ve kazığı şeklinde düşünebilecektir (bk. Muhakemat, 73-74; Niyazi Beki, Kur’an ilimleri ve tefsir açısından Bediüzzaman’ın eserleri, s. 226-227).
Dağların yerkabuğunda yaptığı basınç, dünyanın merkezindeki mağma hareketlerinin etkisinin yeryüzüne ulaşarak yerkabuğunu parçalamasına engel olurlar.
Bu özellikleriyle dağlar tahtaları birarada tutan çivilere benzetilmektedir.
Yine uzmanların bildirdiğine göre, dağların depremle yakın ilişkisi vardır, şöyle ki; depremler gerilim altındaki yer katmanlarının kırılması sonucu açığa çıkan enerjinin yer kabuğunca sismik dalgalar halinde iletilmesinden oluşur -bir cetvelin ucunu iyice gerdirip bırakınca oluşan dalgalar gibi. Bu dalga hareketi yer kütlesinin bu enerjiyi tedricen soğurması sonucu gittikçe zayıflar ve belli bir mesafeden sonra söner; aynen göle atılan bir taşın oluşturduğu dalgaların gittikçe zayıflayarak sönmesi gibi.
Örnek olarak, uzunca bir ipin bir ucunu ileri geri hareket ettirerek oluşan dalga hareketi ip boyunca ilerler. Ancak ipin bir bölümüne kurşun top gibi bir ağırlık bağlanırsa, o bölüme ulaşan dalganın hemen zayıfladığı görülecektir. Hatta eğer ağırlık çok büyükse dalga orada söner. İşte deprem sırasında dağlar bu kurşun top rolünü oynayıp ip misali yer kabuğu boyunca ilerleyen dalgaların şiddetini azaltır ve dalgaların daha çabuk sönmesini sağlar.
(Hak Dini Kur’an Dili)

Bir Cevap Yazın