Taberi tarihinde Ubade ve Halid bin Velid (r.a.)’dan harbin bu safhasında şu bilgiyi verir:
Yermuk harbine Peygamberimizin ashabından bin kişi katıldı ki, bunların yüz kadarı bizzat Bedir harbine katılanlardandı. Birisi Halid b. Velid’e: “Rum ne kadar çok! Biz ne kadar aziz!” deyince “Rum ne kadar az, biz ne kadar çoğuz. Asker zaferine göre çok, yenilgiye göre az sayılır, insan sayısına göre değil. Ah atım Eşkar’ın ayağının iyileşmesini ne kadar isterdim.” dedi.
Harb şiddetlenip insanların birbirini biçtiği bir sırada Medine’den halifenin postacısı geldi. İçinde başkomutanlığın Halid’den alınıp Ebu Ubeyde’ye verilişi vardı. Ordunun ihtilafa düşmemesi için askerden durum gizlendi.
(İmparator Heraklius Cerace (George) bin Tozra adlı komutanın emrine güçlü bir ordu verip Yezid bin Ebi Süfyan karşısında olmasını emretmiş, o da gelip hizasına, otağına kurmuştu.)
Cerace iki ordunun arasına gelip: “Halid buraya gelsin” diye bağırdı. Halid de yanına vardı. İkisi de at üstündeydi. Birbirlerine can güvenliği sözü verdiler. Cerace Halid’e:
-Ya Halid, bana dosdoğru söyle, sakın yalan söyleme zira hür kişi yalan söylemez. Beni aldatma! Şerefli insan hile yapmaz. Allah gökten Peygamberinize bir kılıç gönderdi de o bunu sana verdi mi? Senin bu kılıcı salladığın her topluluğu yendin mi? dedi. Halid (r.a.):
-Hayır, deyince “Peki niye Allah’ın kılıcı adını aldın?” dedi. O da:
-Allah bize Peygamberini gönderdi. O bizi hakka çağırdı, biz kaçıştık, hepimiz ondan uzak durduk. Sonra bir kısmımız onu tasdik edip ona uydu bir kısmımız yalanladı uzaklaştı. Ben de önce yalanlayanlardan, ondan uzaklaşıp ona karşı savaşanlardandım. Sonra Allah, kalbimizi, zihnimizi genişletip bize onunla hidayet nasib etti, biz de ona uyduk. O zaman Peygamber bana “Sen Allah’ın kılıçlarından bir kılıçsın. Allah bu kılıcı müşriklere çekmiştir.” buyurup bana zafer duası yaptı. Bu sebeble “Allah’ın kılıcı” dendim, dedi.
Cerace: “Ya Halid! Bana sizin din namına insanları neye çagırdığınızı söyle.” deyince Halid (r.a.):
-Biz Allah’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahidlik etmeye, onun Allah katından getirdiği gerçekleri ikrar etmeye çağırıyoruz, dedi.
-Cerace: “Ya bu daveti kabul etmezse?” deyince:
-Cizye verir, biz de onu vatandaş olarak koruruz, dedi.
-Ya eğer cizye vermeyi de reddederse, deyince Halid (r.a.):O
-O zaman harb ilan ederiz ve savaşırız. dedi. Cerace:
-Ya bu gün birisi bu dine girecek olsa ve bu daveti kabul etse sizin aranızdaki yeri derecesi ne olur? dedi. Halid de:
-Bizim derecemiz Allah’ın farz kıldığı şeylerde eşittir, birdir. Şereflimiz, zayıfımız, ilklerimiz ve sonlarımız birdir, dedi. Cerace Halid’e bakıp:
-Ya Halıd! Bu gün dininize şurada giren birine size verilen mükafat ve sevabın aynısı verilir mi diyorsun? deyince
-Evet hatta daha fazlası, dedi. O da:
-Peki bu kişi, siz daha önce İslami geçmişiniz varken size nasıl eşit olur? dedi. Halid (r.a.) da:
-Biz bu dine girip Peygamberimize biat ettiğimiz zaman, o aramızda ve hayatta idi. Gökten haber geliyor, bize kitapla haber veriyor, bize mucizeler gösteriyordu. Elbette bizim gördüğümüdi gören duyduğumuzu duyan kimsenin İslama girmesi o kadar tabii ve gerçekçi olur, Sizlerse bizim gördüğümüzü görmediniz, iittiğimizi işitmediniz. Sizden biri bu dine gerçekten iyi niyetle girerse bizden üstün olur, dedi. Bunun üzerine Cerace:
-Billah bana gerçeği hiç hile olmadan anlattın, beni kandırmadın, deyince Halid:
-Billahi doğru söyledin. Benim ne sana ne de sizden birine karşı herhangi bir vahşetim yok. Senin sorduklarının velisi Allah’dır, dedi. Cerace de:
“Bana doğru söyledin! Deyip kalkanı ters çevirdi ve Halid’in yanına geçti.
-Bana İslamı öğret! dedi. Halid onu çadırına götürüp üzerine su döktü. Sonra Cerace iki rekat namaz kıldı.
Rumlar onun Halid ile gidişini görünce hemen hücuma geçtiler. Müslümanların bir kısmı geri çekildi. İkrime ve Haris’in komuta ettiği koruyucular kaldı. Halid orduya seslenip hücum emrini verdi. Birbirine giren ordu sadece kılıç savaşı yapıyordu.
O gün Halid ile Cerace, güneşin sabah yükselişinden itibaren gün batana kadar çarpıştılar. Sonra Cerace vuruldu. Müslüman olurken kıldığı iki rekat dışında secdeli hiçbir namaz kılamadı. Ordudakiler de öğle ve ikindiyi sadece ima ile kılabildiler. (İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları) (İbnü ‘lEsir, ElKamil Fi’t-Tarih 2. Cilt, 378. Sh.)
Hz. Peygamber’in şahsına karşı çok büyük hürmeti olan Hz. Halid, savaşlarda kazandığı zaferleri Hz. Peygamber’in sakalından bir kaç taneyi sarığının içinde taşımasına bağlamıştır. (İbn Hacer, el-İsabe, 1, 413-415; İbnü’i-Esir, Üsdü’i-Gabe,2, 109-112)
HALİD BİN VELİD (r.a.)
Taberi tarihinde Ubade ve Halid bin Velid (r.a.)’dan harbin bu safhasında şu bilgiyi verir:
Yermuk harbine Peygamberimizin ashabından bin kişi katıldı ki, bunların yüz kadarı bizzat Bedir harbine katılanlardandı. Birisi Halid b. Velid’e: “Rum ne kadar çok! Biz ne kadar aziz!” deyince “Rum ne kadar az, biz ne kadar çoğuz. Asker zaferine göre çok, yenilgiye göre az sayılır, insan sayısına göre değil. Ah atım Eşkar’ın ayağının iyileşmesini ne kadar isterdim.” dedi.
Harb şiddetlenip insanların birbirini biçtiği bir sırada Medine’den halifenin postacısı geldi. İçinde başkomutanlığın Halid’den alınıp Ebu Ubeyde’ye verilişi vardı. Ordunun ihtilafa düşmemesi için askerden durum gizlendi.
(İmparator Heraklius Cerace (George) bin Tozra adlı komutanın emrine güçlü bir ordu verip Yezid bin Ebi Süfyan karşısında olmasını emretmiş, o da gelip hizasına, otağına kurmuştu.)
Cerace iki ordunun arasına gelip: “Halid buraya gelsin” diye bağırdı. Halid de yanına vardı. İkisi de at üstündeydi. Birbirlerine can güvenliği sözü verdiler. Cerace Halid’e:
-Ya Halid, bana dosdoğru söyle, sakın yalan söyleme zira hür kişi yalan söylemez. Beni aldatma! Şerefli insan hile yapmaz. Allah gökten Peygamberinize bir kılıç gönderdi de o bunu sana verdi mi? Senin bu kılıcı salladığın her topluluğu yendin mi? dedi. Halid (r.a.):
-Hayır, deyince “Peki niye Allah’ın kılıcı adını aldın?” dedi. O da:
-Allah bize Peygamberini gönderdi. O bizi hakka çağırdı, biz kaçıştık, hepimiz ondan uzak durduk. Sonra bir kısmımız onu tasdik edip ona uydu bir kısmımız yalanladı uzaklaştı. Ben de önce yalanlayanlardan, ondan uzaklaşıp ona karşı savaşanlardandım. Sonra Allah, kalbimizi, zihnimizi genişletip bize onunla hidayet nasib etti, biz de ona uyduk. O zaman Peygamber bana “Sen Allah’ın kılıçlarından bir kılıçsın. Allah bu kılıcı müşriklere çekmiştir.” buyurup bana zafer duası yaptı. Bu sebeble “Allah’ın kılıcı” dendim, dedi.
Cerace: “Ya Halid! Bana sizin din namına insanları neye çagırdığınızı söyle.” deyince Halid (r.a.):
-Biz Allah’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahidlik etmeye, onun Allah katından getirdiği gerçekleri ikrar etmeye çağırıyoruz, dedi.
-Cerace: “Ya bu daveti kabul etmezse?” deyince:
-Cizye verir, biz de onu vatandaş olarak koruruz, dedi.
-Ya eğer cizye vermeyi de reddederse, deyince Halid (r.a.):O
-O zaman harb ilan ederiz ve savaşırız. dedi. Cerace:
-Ya bu gün birisi bu dine girecek olsa ve bu daveti kabul etse sizin aranızdaki yeri derecesi ne olur? dedi. Halid de:
-Bizim derecemiz Allah’ın farz kıldığı şeylerde eşittir, birdir. Şereflimiz, zayıfımız, ilklerimiz ve sonlarımız birdir, dedi. Cerace Halid’e bakıp:
-Ya Halıd! Bu gün dininize şurada giren birine size verilen mükafat ve sevabın aynısı verilir mi diyorsun? deyince
-Evet hatta daha fazlası, dedi. O da:
-Peki bu kişi, siz daha önce İslami geçmişiniz varken size nasıl eşit olur? dedi. Halid (r.a.) da:
-Biz bu dine girip Peygamberimize biat ettiğimiz zaman, o aramızda ve hayatta idi. Gökten haber geliyor, bize kitapla haber veriyor, bize mucizeler gösteriyordu. Elbette bizim gördüğümüdi gören duyduğumuzu duyan kimsenin İslama girmesi o kadar tabii ve gerçekçi olur, Sizlerse bizim gördüğümüzü görmediniz, iittiğimizi işitmediniz. Sizden biri bu dine gerçekten iyi niyetle girerse bizden üstün olur, dedi. Bunun üzerine Cerace:
-Billah bana gerçeği hiç hile olmadan anlattın, beni kandırmadın, deyince Halid:
-Billahi doğru söyledin. Benim ne sana ne de sizden birine karşı herhangi bir vahşetim yok. Senin sorduklarının velisi Allah’dır, dedi. Cerace de:
“Bana doğru söyledin! Deyip kalkanı ters çevirdi ve Halid’in yanına geçti.
-Bana İslamı öğret! dedi. Halid onu çadırına götürüp üzerine su döktü. Sonra Cerace iki rekat namaz kıldı.
Rumlar onun Halid ile gidişini görünce hemen hücuma geçtiler. Müslümanların bir kısmı geri çekildi. İkrime ve Haris’in komuta ettiği koruyucular kaldı. Halid orduya seslenip hücum emrini verdi. Birbirine giren ordu sadece kılıç savaşı yapıyordu.
O gün Halid ile Cerace, güneşin sabah yükselişinden itibaren gün batana kadar çarpıştılar. Sonra Cerace vuruldu. Müslüman olurken kıldığı iki rekat dışında secdeli hiçbir namaz kılamadı. Ordudakiler de öğle ve ikindiyi sadece ima ile kılabildiler. (İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları) (İbnü ‘lEsir, ElKamil Fi’t-Tarih 2. Cilt, 378. Sh.)
Hz. Peygamber’in şahsına karşı çok büyük hürmeti olan Hz. Halid, savaşlarda kazandığı zaferleri Hz. Peygamber’in sakalından bir kaç taneyi sarığının içinde taşımasına bağlamıştır. (İbn Hacer, el-İsabe, 1, 413-415; İbnü’i-Esir, Üsdü’i-Gabe,2, 109-112)
BİR ŞAHIS BİR OLAY – ABDULLAH ÖZTÜRK